- Anasayfa
- Köşe Yazıları
- Sağlık sistemi üzerine I
Sağlık sistemi üzerine I
Prof.Dr. Mehmet Sait BUĞDACI
Viyanada metro turnikeleri ve güvenlik denetimi olmadığını gördüğümde şaşırmıştım.
Ortada bir tane bilet gösterme paneli vardı, insanlar biletlerini gösterip geçiyordu.
Bunun amacı insanlara baskı uygulamadan vatandaşlık bilinci yüklemekti.
Toplumsal ahlaki değerler baskı ile değil otonom ve gönüllü hale getirilmişti.
Ve başarılı olmuştu.
İnsanlara cebren de bir şeyler yaptırabilirsiniz ama bu cebrin her açığı kişiler için kaçış yolu olacaktır. Daha da önemlisi kişiler bunu hiçbir zaman benimsemeyecektir.
Sağlıkta viyanadaki turnike sistemine benzer bir politika izlenebilirdi.
Ancak ülkemizde maalesef cebri politikalar tercih edilmiş ve insanlarımız küstürülmüştür.
Onbinlerce hekimin yurtdışı için hazırlık yapması bunun göstergesidir.
Bir hekim pratisyen, uzman ve yandal uzmanlığı aldığında herbir ünvan için devlete iki yıl toplamda 5-6 yıl mecburi hizmet vermektedir.
Bu hizmetler, diplomaların bütün ülke hudutlarında geçersiz kılınması ile sağlanmaktadır.
Önceleri doğu bölgelerine insanlar gitmek istemediği için bu uygulanırken, şimdilerde artık batı bölgelerine – özellikle İstanbulda hayat pahalılığı nedeniyle- insanlar gelmek istememektedir.
Önceleri doğu sorunluyken şimdi de batı bölgelerinde sorunlar bulunmaktadır.
Daha yakın zamanda İstanbula nakli istendiğinde merkez bankası çalışanlarının yüksek kiralar nedeniyle gelmek istememesi ve bazılarının emeklilik haberleri bunun bir örneğidir.
Son 20 yılda bütün sağlık bakanları diplomaların ülke sınırlarında kısıtlanması (rehin alma da diyebiliriz) ile hekimleri cebren çalıştırmaktadır.
İyi idareciliğin çözüm yolunun bu olmaması kanaatindeyim.
Hatta bazan çocuklu eşler bile aylarca eş durumu tayini alamıyorlar ki böylece idari inisiyatiflerle
cebrin sınırları daha da genişletilebilmektedir
Cebren idarecilik başarılı bir yöneticilik değildir, idareci -adı üstünde- balans adamı olmalıdır.
Osmanlı ortaçağı kapatıp yeniçağı başlatırken padişah ordunun başında savaşıyordu, oysa yıkılırken padişah saraydan işleri idare ediyordu.
Sağlık sisteminde de ilk yapılması gereken iş bakanlığın doğuya taşınması olmalıydı.
Hiçbir bakan -doktor olmasına rağmen- poliklinik açıp hasta muayenesi yapmamıştır. Randevu sistemini açıp rastgele bölgelerde muayene yapmalı ve sistemi bizzat yerinde test etmeliydi.
Diplomaları rehin almak yerine yurtdışı (suriyede idlip vb) ve yurtiçi belli bölgelerde teşvik sistemi getirilebilirdi. Bu ücretler dışında lojman desteği ile hiyerarşik kaynaşma, özel muayene gibi mesai dışı ek hizmetlerle bir taşla iki kuş vurulabilirdi.
Özel muayenehaneler devlet hastanesi içinde de açılabilir.
Saldırıya uğrayan hekime tayin hakkı veren düzenleme yapılmalıdır. Kişi o bölgede diplomasını almayı beklerken hayati risk taşıyacaktır.
Daha pekçok detay olsa da şimdilik bununla yetinmek istedim.
Doğu sorununun çözümü hekim değildir, olmamıştır. Artık batıda da sorunlar vardır. Yakında kollaps olduğında Türkiyenin her yerine yayılacaktır.
Herşeyden önce ülkemizde bu sorunlar çözümü için iyi bir muhalefete ihtiyaç olduğu da açıktır.
Muhalefet kelimesi iki anlama gelen eskilerin tabiriyle mütecanis terimlerdendir. Hem yandaş ve destekçi olma hem de karşıt pozisyon almak.
Ülkemizde muhalefet oldukça etkin ve halef değil, muhalif ve çok iyi bir alternatif olmalıydı.